25 Kasım 2008 Salı
16 Kasım 2008 Pazar
TAKI TASARIMI (Siyah Gazete'de yayınlanmıştır)
Takılar... Sanırım tasarlamanın en eğlenceli, en inanılmaz aşaması malzemelerin bir araya getirilmesi.
Tasarlarken nelerden mi etkileniyorum? Her şeyden... Yaşamın her karesinden, en çok doğadan, denizden, duygulardan, yaşanmışlıklardan, farkındalıklardan, bir sergiden, objeden, seslerden, kokulardan, tüm gözüme ilişenlerden, aklınıza gelen gelmeyen her şeyden...
Bir zaman sonra beynimin içinde kurgulanmaya başlıyor...Hazır olduğunu hissettiğimde de tasarıma yardımcı olacak parçaları, taşları,madenleri almak üzere yola koyuluyorum.
Malzemeciler; kendimi unuttuğum farklı bir boyut...Büyülü yerler...
Dokunmalıyım, taşlara dokunmalıyım ki bana enerjileriyle kendilerini anlatsınlar... Anlatsınlar ki renkleriyle,yaşattıkları heyecanla, hangi diğer materyallerle karışmaktan mutlu olup sevinç verecek,neşe saçacaklar...Görenleri kendilerine hayran..
Ben sadece aracıyım. Taşlara tasarımlarımla, tutku ve heyecanlarımla rehberlik ediyorum.
Yoğun duyguların yaşandığı malzemecilerden günün sonuna doğru çıkıldıktan, atölyeye gelindikten sonra yeni aşamaya geçilir bir bütünün oluşturulmasına. Heyecanlar kaybolmadan ertesi güne bırakılıp da şekil değiştirmeden...Tüm gece hatta sabaha kadar süren zorlu bir süreçten geçilir. Bir takının doğum süreci...Yeni bir yaratı...Nasıl ki hayata yeni gelenle coşku,sevinç,mutluluk,tarifsiz duygu yoğunluğu yaşanır; benim için de ortaya çıkardığım her model aynı yoğunluktaki duygu karmaşasını yaşatır. İçim kıpır kıpır olur...Kahkaha atmak gelir...Bazen ise yoğunluktan ağlamak.
Sıra dış dünyaya çıkmaya gelmiştir. Görenleri şaşırtmaya, mutlu kılmaya, benim olmalı dedirtmeye, bazen de bir sergi salonunda seyredilmeye...Enerjileriyle sahiplerini bulmaya.
Işıl İpekçi / 11-06-2008
Tasarlarken nelerden mi etkileniyorum? Her şeyden... Yaşamın her karesinden, en çok doğadan, denizden, duygulardan, yaşanmışlıklardan, farkındalıklardan, bir sergiden, objeden, seslerden, kokulardan, tüm gözüme ilişenlerden, aklınıza gelen gelmeyen her şeyden...
Bir zaman sonra beynimin içinde kurgulanmaya başlıyor...Hazır olduğunu hissettiğimde de tasarıma yardımcı olacak parçaları, taşları,madenleri almak üzere yola koyuluyorum.
Malzemeciler; kendimi unuttuğum farklı bir boyut...Büyülü yerler...
Dokunmalıyım, taşlara dokunmalıyım ki bana enerjileriyle kendilerini anlatsınlar... Anlatsınlar ki renkleriyle,yaşattıkları heyecanla, hangi diğer materyallerle karışmaktan mutlu olup sevinç verecek,neşe saçacaklar...Görenleri kendilerine hayran..
Ben sadece aracıyım. Taşlara tasarımlarımla, tutku ve heyecanlarımla rehberlik ediyorum.
Yoğun duyguların yaşandığı malzemecilerden günün sonuna doğru çıkıldıktan, atölyeye gelindikten sonra yeni aşamaya geçilir bir bütünün oluşturulmasına. Heyecanlar kaybolmadan ertesi güne bırakılıp da şekil değiştirmeden...Tüm gece hatta sabaha kadar süren zorlu bir süreçten geçilir. Bir takının doğum süreci...Yeni bir yaratı...Nasıl ki hayata yeni gelenle coşku,sevinç,mutluluk,tarifsiz duygu yoğunluğu yaşanır; benim için de ortaya çıkardığım her model aynı yoğunluktaki duygu karmaşasını yaşatır. İçim kıpır kıpır olur...Kahkaha atmak gelir...Bazen ise yoğunluktan ağlamak.
Sıra dış dünyaya çıkmaya gelmiştir. Görenleri şaşırtmaya, mutlu kılmaya, benim olmalı dedirtmeye, bazen de bir sergi salonunda seyredilmeye...Enerjileriyle sahiplerini bulmaya.
Işıl İpekçi / 11-06-2008
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)